Son dönemlerde çarpı işi yapanların favorisidir "keep calm and carry on". Bende çarpı işi olarak bu nadide(!) sözü evimde bulundurmak istiyordum mamafi sabır gösteremedim. Etamin gibi değil bu ketenler, insanı zorluyor.
Bende işin kolayına kaçarak "kes kopyala yapıştır" üçlüsüylen bu işi bitirdim.
İhtiyacımız olan malzemeler çok basit:
1-Çerçeve
2-Çerçeve boyutlarında keten kumaş(kağıtta seçilebilir fakat kumaşın duruşunu ben daha çok beğeniyorum.)
3-Harfler
4-Makas
5-Yapıştırıcı
Kestiğimiz harfleri tek tek yapıştırıyoruz.
Taaa taaa. Kısa yoldan "keep calm and carry on" posterimiz hazır.
Ben böyle hep dikeyim, giyeyim, giydireyim seviyorum bu işi. O gün çok yorgun olsam dahi
illa o makinanın önüne oturulacak arkadaş! Ben çok seviyorum dikiş dikmeyi, geç
farkettim işte. Aslında 5 yaşından bu yana dikiş dikerim ben ama gel gör ki makine
almakta gecikmişim.
Çok sevdiğim la zenza
pijamalarından feyz alarak bu ikisini diktim. Çok ta rahat oldular.
Pembe pijamalı pozlarda çok absürt olmuş:)) Neyse amaca yönelik. Sonuçta göstereceğim şey görülüyor mu? Evet. Sorun yok o zaman:)
İlk insanlar kalbin duyguların merkezi olduğuna inanırlarmış. Heyecanlandıklarında, korktuklarında kalbin gümbür gümbür atması ve kalbe alınan yaralarda hemen ölümle sonuçlanması bu düşünceyi pekiştirmiş ve duyguların, aşkın sembolü olmuş kalp.
Kalp sembolü ise Biyolog John Hertner'e göre Katolik kilisesinin insanları deneysel amaçlı kesmeye izin vermemesinden dolayı, o dönemin bilim adamlarının deneyde kurbağalar kullanmalarıyla bağlantılıymış. Kurbağaların kalplerine giren ve çıkan anadamarların kalp ile birlikte kullandığımız kalp sembolünü oluşturması ile bu sembol oluşmuştur. Ayrıca mitolojide İştar'ın kalçalarını simgelediğide söylenmekte. Ama ben bunu hiç romantik bulmadım:)
Öyle ya da böyle kalp şekli güzeldir, hoştur, şirindir. Onu rengarenk kumaş ve kurdelalarla kullanırız işte böyle.
Ben çok sevdim küçük kalplerimi. Evde de oraya buraya atar, bakar, sever dururum artık.
Biri mutfağımda;
Biri de banyomu süsledi.
Diğerleri dursun bakim bi köşede, nasılsa yerini bulur.
Sonbahar ve kış mevsimini çok severim ben. Battaniye, kar, kahve, sahlep, sıcak bi çay, film, kitap bende sıcacık etkiler bırakır. Genelde yaz gelirken insanın içi kıpır kıpır olur ama bende tam tersi. Kış benim kalbime yumuşacık dokunur, bi güven duygusu gelir. Aile, portakal kokusu, muhabbet, televizyon, içimde uyandırdığı duygular bunlar. Belki de bi kaç kişiye bu yazıyla kışı sevdirmiş olabilirim:)
Kış gelirde hazırlığı olmaz mı? Hele benim gibi istiflemeyi seven bi insan hazırlık yapmazsa olmaz tabi. İlk hazırlıklar turşular. Acı biber turşusu ve karışık turşu. Benim için belli bi tarif yok. Biraz tecrübe, biraz hafıza, birazda atmasyon ile hazırlanmış turşularımız karşınızda. Afiyetler olsun...
Bim marketler zincirinin(!) her cuma farklı ürünleri geliyor. Hemen hemen herkes biliyordur zaten her sokakta olduğu için:) Benim sokağımın başında da bir bim var ve ara sıra uğruyorum. Malum başlayacak olan okullar için heryerde kırtasiye malzemeleri var. Kırtasiye malzemelerine karşı bi zafım var zaten. Bu mantar panoyu gözüme kestirdim bende. Baktım baktım çok ham göründü gözüme. Bende değişsin istedim.
Elimde olan fotoğrafları astım. Belki değiştiririm belki de böyle kalır.
Haftasonunun işlerinden. Çerçeveler uzun zamandır bekliyordu resimlenmek için. Aklımda onca iş varken hangisine sıra gelecek bilemiyorum.
İnsan eski resimlerine bakınca büyüdüğünü anlıyor Beren'in. Sanki böyle doğmuş, hep böyle yerinde duramayan, anniiii diyen, karşıdan öperek gelen, dütt, ayyan, et, mamma, al, aç ve tabiki damadımız pepe diyen biriydi hep. O 2.500 kiloluk halini çabucak unuttuk gitti.
Maksi etekler bu ara favorim. Bu da flamingolusu. Rengini de desenini de çok beğenmiştim. Ama kardeşime gitti. Onun için dikildi. Beline lastik takıp, kemerle de süsledim. Ben fiyonklu şeyleri çok sevdiğim için bu şekilde düşündüm.
Bu da yine desenini çok beğenerek aldığım bi kumaş. Kardeşimle ikimize de yarasın diye bluz yapmaya karar verdim. Basit kalıpsız bi model.
Bu şirin, tatlı pembiş ve max hello kıty li mendilleri çok sevdim:)) Burnumu silmeye kıyamayıp çantamda bulunan diğer mendili kullandım, yani o kadar kıyamadım desem:))
Akşamları saat 23 ten sonra bana kalan 1-2 saati uyuklayarak ama illa da bişeyler yaparak geçirmek istiyorum. Çok normal sayılmam sanırım. Bi yat uyu, bi sırtını koy dimi. Yok illa bişeylerle uğraşıcam. Önceki akşamda aynı hislerle dikiş diksem desem herkes uyudu, çarpı işi desem cıkss onu da canım istemedi; dedim en iyisi şu aldığım paşabahçe baharatlığa bişeyler yapayım. Onu yaparken daha önce iş yerinde kullandığım tek bardaklık sürahiyi de süsleyeyim dedim. Bu ikisi çıktı ortaya.
Minik kızımız berentoş yürüyor. Şu an itibariyle Beren tam 17 aylık. Her çocuğun gelişimi farklı tabi ama ben biraz yürümek konusunda geç kaldığını düşünüyordum ki kızım atılımını yaptı ve 15 gündür yürümeye başladı. Yaklaşık 3 ay önce ayağını burkmuştu. O zaman başlayan sıralaması yürümesini duraklatmıştı ki çok şükür hepsini geride bıraktık.
Burda da resmen aşk yaşıyoruz kızımla. Öpmeyi öğrendi. Onunla öpüşmek ne büyük keyif ya:))
Bunlarda son haftanın bileklikleri. Zincirli ve metal boncuklu olan H&M den. Diğerleri kızılderililerin yapıp sattığı sokak bileklikleri. Mavi ve yesil olanı aynı gün kaybettim yalnız.
Bloglar arasında ve tabiki pinterestte gezerken insanın herbişeye el atası geliyor. Çarpı işine de "geniş zamanlar" adlı çok cici ve sıcak bir blogtan ilham alaraktan bende giriştim. Nitekim çokta zevk aldım.
Bu da sıradaki iş. Sıradaki çarpı işini ketene yapmaya çalışıyorum. Çalışıyorum evet:)) Sanırım biraz daha zor olacak. Ne zaman biter artık hayırlısı.