Benim sorunum kalıp çıkarmak galiba. Kalıbı çıkardığımda aklımda ne kadar o kalıpla ilgili proje varsa hayata geçiveriyor. Ne zamandır böyle bişey vardı aklımda, peplum kalıbı çıkarınca hemen biçip dikiverdim.
Deri malum sezonun öenmli parçalarından. Pepluma da çok yakıştırıyorum. Siyahta vazgeçilmez bi renk. Üçü bi arada oldu resmen.
Şu ekranlarda izlediğimiz moda programları varya, oradakiler gibi kendi kendime sorup cevaplıyorum:
---Efendim bunu nerde giyebilirsiniz?
---Hıı, ben bunu arkadaşlarla bir yerde bişeyler içmeye giderken, bi akşam yemeğinde, bi partide giyebilirim. :P
Aslında altına bir siyah kalem etek hoop iş kadını, bi siyah tayt hoop parti kızı, uzun balık etek davet düğün orgaznizasyonlarında giyilebilecek joker bir parça oldu.
Bu şal desenli kumaştanda gömlek yapasım var. Beren izin verdiği sürece tabi.
Triko jarse kumaştan peplum bluzum bitti ve nihayet 3 yıl sonra gidebildiğim sinema maceramda giydim. Bir ergen gibi 4 yıldır Twilight Saga serisini takip ediyorum. Hatta filmlerini takip etmekle kalmayıp kitaplarını da okudugum doğrudur. Serinin son filmi "Breaking Dawn-Part Two" izlemesem olmazdı. Nihayetinde gittim ve beğendim.
Kumaşın desenini çok beğendim ben, tam kış günlerine uygun. Peplumda son zamanlarının favorisi zaten, ikisi bi arada tadından yenmez bi bluz oldu bana:)
İlk peplum deneyimim olduğu için zorlanır mıyım acaba dedim ama beklediğim gibi olmadı. Hatta tam anlamıyla otursam 1 saatte dikiş işlemi bitirilebilir bile.
Triko jarse kumaşta çok kolay bir kumaşmış meğer. Tüylenmez, saçaklanmaz, kolay dikilir bi kumaş. Aklımda bi tayt modeli var bu kumaştan bakalım.
Bu da şu an ki dikilen;
Uzun zamandır peplum bluz dikmek istiyordum ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Neyse sonunda kış günlerine uygun, geyikli triko jarse kumaştan bir peplumum oldu(olacak). Tek kollarını takmak kaldı. Elimde bir metre vardı bu kumaştan ve ucu ucuna yetti diyebilirim.
Model hemen hemen çoğu arkadaşın diktiği ağustos 12 burdasında, 113 numaralı kalıp. Jarse olduğu için 36 beden cuk diye oturdu.
Meleğimde eşimden erken gelen yılbaşı hediyem daha doğrusu hediyelerimin başlangıcıymış:))
Ben bu resmi çok sevdim. En sevdiğim renkler birarada olduğu için galiba.
Bu da ufaktan bir DIY projesi. Hani atıklarımızı atmıyoruz ya, bende işyerinde bulduğum postit paketi ve morhiponun mor kağıdıyla öylesine bi kalemlik çıkardım ortaya.
Geçen hafta evimize gelen misafirlerimizi karşılasın diye bu sevimli kediyi aldım paşabahçeden. Mor bordo arası bi renk olan ceketi H&M den aldım. Kendisi 36 beden olup, blazer bir cekettir. Kumaşlarda aklımdaki bazı projeler için. Hatta pembe pötikareden pijama dikildi bile. Ve sevdiğim danteller için cam kavanoz. Reçellikler kadar küçük değil boyutu.
Pötikareli pijamayı 20 dakikada dikmiş olabilirim. Artık Beren hiç rahat vermediği için çok hızlı çalışmam gerekiyor. Haftasonu yorgunluğumdan geriye kalanlar; bira cips ve keyif.
Son dikilen parça. Aslında çok keyifli dikiş benim için ama çalıştığım için hem iş kadınlığı hem ev kadınlığı hem annelik derken şahsına kalan zaman ne kadarsa o kadar kısa süreye ne bulursan sığdırmaya çalışıyorsun (çalışan anneler beni çok iyi anlayacaktır). Onun için de kafandaki işlerin hemen olup bitmesini istiyor insan. Kafamda bi dünya iş var. Sürekli düşüncelerdeyim. Hatta o kadar abartıyorum ki düşünme işini, yanımdan geleni geçeni bile göremez oluyorum bazen. Bazı şeyleri aklıma çiziyorum, bazılarını kağıda; aklımda kes kopyala onu oraya yapıştır falan yapıyorum. Demem o ki işler çabuk bitsin diye bazen yapıp geçiveriyorum ama bu defa temiz çalıştım.
Kalıpsız ve çok kolay dikilebilen bi etek oldu. Aslında kendi kumaşından kemer yapıp, fermuar takacaktım ama dedim ya işin kolayına kaçtım diye, siyah kalın lastiği dikiverdim hemencecik.
Bu da bu eteğimin aklıma gelen ilk kombini oldu.
Gömlek bitti bitecek. Düğmeleri kaldı dikilecek. Tahta makaralardan da ne zamandır arıyordum. Yılların astarcısında buldum.
Neon bilekliklerden bi tane daha yaptım. Kabul ediyorum bu bilekliklerden abarttım sanırım. Bir çoğunu hediye ettim zaten.
Bunu da çok sevdim ben.
Burdanın Şubat 2012 sayısından 102 numaralı model. Dergideki model çok farklı tabi. Bu iki kumaşı kumaşçıda gördüğümde kafamda bu ceket belirdi. Hani böyle ampul yanarya başının üstünde, heh işte aynı öyle ampuller yandı, model belirlendi ve dikildi.
Ceket: ben diktim
Tişört:stradivarius
Pantolon: fabrika
Ayyakkabı: stradivarius
Kolye: ben yaptım
Küpe ve yüzükler izmir caddesinden
Son dönemlerde çarpı işi yapanların favorisidir "keep calm and carry on". Bende çarpı işi olarak bu nadide(!) sözü evimde bulundurmak istiyordum mamafi sabır gösteremedim. Etamin gibi değil bu ketenler, insanı zorluyor.
Bende işin kolayına kaçarak "kes kopyala yapıştır" üçlüsüylen bu işi bitirdim.
İhtiyacımız olan malzemeler çok basit:
1-Çerçeve
2-Çerçeve boyutlarında keten kumaş(kağıtta seçilebilir fakat kumaşın duruşunu ben daha çok beğeniyorum.)
3-Harfler
4-Makas
5-Yapıştırıcı
Kestiğimiz harfleri tek tek yapıştırıyoruz.
Taaa taaa. Kısa yoldan "keep calm and carry on" posterimiz hazır.
Ben böyle hep dikeyim, giyeyim, giydireyim seviyorum bu işi. O gün çok yorgun olsam dahi
illa o makinanın önüne oturulacak arkadaş! Ben çok seviyorum dikiş dikmeyi, geç
farkettim işte. Aslında 5 yaşından bu yana dikiş dikerim ben ama gel gör ki makine
almakta gecikmişim.
Çok sevdiğim la zenza
pijamalarından feyz alarak bu ikisini diktim. Çok ta rahat oldular.
Pembe pijamalı pozlarda çok absürt olmuş:)) Neyse amaca yönelik. Sonuçta göstereceğim şey görülüyor mu? Evet. Sorun yok o zaman:)
İlk insanlar kalbin duyguların merkezi olduğuna inanırlarmış. Heyecanlandıklarında, korktuklarında kalbin gümbür gümbür atması ve kalbe alınan yaralarda hemen ölümle sonuçlanması bu düşünceyi pekiştirmiş ve duyguların, aşkın sembolü olmuş kalp.
Kalp sembolü ise Biyolog John Hertner'e göre Katolik kilisesinin insanları deneysel amaçlı kesmeye izin vermemesinden dolayı, o dönemin bilim adamlarının deneyde kurbağalar kullanmalarıyla bağlantılıymış. Kurbağaların kalplerine giren ve çıkan anadamarların kalp ile birlikte kullandığımız kalp sembolünü oluşturması ile bu sembol oluşmuştur. Ayrıca mitolojide İştar'ın kalçalarını simgelediğide söylenmekte. Ama ben bunu hiç romantik bulmadım:)
Öyle ya da böyle kalp şekli güzeldir, hoştur, şirindir. Onu rengarenk kumaş ve kurdelalarla kullanırız işte böyle.
Ben çok sevdim küçük kalplerimi. Evde de oraya buraya atar, bakar, sever dururum artık.
Biri mutfağımda;
Biri de banyomu süsledi.
Diğerleri dursun bakim bi köşede, nasılsa yerini bulur.
Sonbahar ve kış mevsimini çok severim ben. Battaniye, kar, kahve, sahlep, sıcak bi çay, film, kitap bende sıcacık etkiler bırakır. Genelde yaz gelirken insanın içi kıpır kıpır olur ama bende tam tersi. Kış benim kalbime yumuşacık dokunur, bi güven duygusu gelir. Aile, portakal kokusu, muhabbet, televizyon, içimde uyandırdığı duygular bunlar. Belki de bi kaç kişiye bu yazıyla kışı sevdirmiş olabilirim:)
Kış gelirde hazırlığı olmaz mı? Hele benim gibi istiflemeyi seven bi insan hazırlık yapmazsa olmaz tabi. İlk hazırlıklar turşular. Acı biber turşusu ve karışık turşu. Benim için belli bi tarif yok. Biraz tecrübe, biraz hafıza, birazda atmasyon ile hazırlanmış turşularımız karşınızda. Afiyetler olsun...
Bim marketler zincirinin(!) her cuma farklı ürünleri geliyor. Hemen hemen herkes biliyordur zaten her sokakta olduğu için:) Benim sokağımın başında da bir bim var ve ara sıra uğruyorum. Malum başlayacak olan okullar için heryerde kırtasiye malzemeleri var. Kırtasiye malzemelerine karşı bi zafım var zaten. Bu mantar panoyu gözüme kestirdim bende. Baktım baktım çok ham göründü gözüme. Bende değişsin istedim.
Elimde olan fotoğrafları astım. Belki değiştiririm belki de böyle kalır.