Bu şirin, tatlı pembiş ve max hello kıty li mendilleri çok sevdim:)) Burnumu silmeye kıyamayıp çantamda bulunan diğer mendili kullandım, yani o kadar kıyamadım desem:))
Akşamları saat 23 ten sonra bana kalan 1-2 saati uyuklayarak ama illa da bişeyler yaparak geçirmek istiyorum. Çok normal sayılmam sanırım. Bi yat uyu, bi sırtını koy dimi. Yok illa bişeylerle uğraşıcam. Önceki akşamda aynı hislerle dikiş diksem desem herkes uyudu, çarpı işi desem cıkss onu da canım istemedi; dedim en iyisi şu aldığım paşabahçe baharatlığa bişeyler yapayım. Onu yaparken daha önce iş yerinde kullandığım tek bardaklık sürahiyi de süsleyeyim dedim. Bu ikisi çıktı ortaya.
Minik kızımız berentoş yürüyor. Şu an itibariyle Beren tam 17 aylık. Her çocuğun gelişimi farklı tabi ama ben biraz yürümek konusunda geç kaldığını düşünüyordum ki kızım atılımını yaptı ve 15 gündür yürümeye başladı. Yaklaşık 3 ay önce ayağını burkmuştu. O zaman başlayan sıralaması yürümesini duraklatmıştı ki çok şükür hepsini geride bıraktık.
Burda da resmen aşk yaşıyoruz kızımla. Öpmeyi öğrendi. Onunla öpüşmek ne büyük keyif ya:))
Bunlarda son haftanın bileklikleri. Zincirli ve metal boncuklu olan H&M den. Diğerleri kızılderililerin yapıp sattığı sokak bileklikleri. Mavi ve yesil olanı aynı gün kaybettim yalnız.
Bloglar arasında ve tabiki pinterestte gezerken insanın herbişeye el atası geliyor. Çarpı işine de "geniş zamanlar" adlı çok cici ve sıcak bir blogtan ilham alaraktan bende giriştim. Nitekim çokta zevk aldım.
Bu da sıradaki iş. Sıradaki çarpı işini ketene yapmaya çalışıyorum. Çalışıyorum evet:)) Sanırım biraz daha zor olacak. Ne zaman biter artık hayırlısı.
Burada bahsettiğim ceket işlemi sona erdi. İlk diktiğim ceketim. 10 ay kadar önce makinayı aldığımda tabiri caizse "bel bel" makinaya bakıp, 3 günün sonunda düz dikiş dikebildiğim için sevinçten havalara uçtuğum düşünülürse; bu benim için mucizedir.
Burasıda eymir gölü. Pek göl ortamına uygun bi kıyafet seçimi olmamış benim için:) Ben ilk defa buraya geldiğim için ve sonuçta restaurantta gideceğimizi düşündüğümden ve birde hevesten heralde bu seçimi yaptım.
Doğallığını çok beğendim buranın. O meyve ağaçları, bisiklet yolları hepsi çok güzeldi. Göl biraz kirliydi onu sevmedim.
Burasıda kahvaltı yaptığımız konak ve manzarası. Çok dinlendirici, çok keyifliydi.
Ben anladım ki yaşlanıyorum ve yaşlandıkça huzur arıyorum. Burada elle tutulur pek bişey olmamasına karşın, ben bayıldım. Çünkü şehir ortamından ve gürültüden uzak, sakin ve huzurlu bi yerdi. Resmen eksi yükümü burda bıraktım.
Benim gibi yaşlanmış kişilere tavsiye edilir:))
Nasıl geçti anlamadan yine haftanın sonuna geldik. Zaman mı çabuk geçiyor bende mi anormallik var anlamış değilim. Gerçi izafiyet teorisine göre zaman göreceli bi kavram; kişiye ve duruma göre değişiyor. Bazı durumlarda insana saniyeler ömür gibi geçerken, bazı durumlarda da akar gider.
Anne olmak başka bişeymiş. Zaman kavramın değişiyor. Beynindeki ekran artık çift görüntü veriyor. Önceleri insan sadece aklında tek bir görüntü ile ilgilenebiliyorken, çocuktan sonra o an düşünülecek şey+çocuk. Bilmem dışardan nasıl görünüyor ama Beren bende bambaşka bir duygu; vicdan azabı, yetememe duygusu, pişmanlık, sorumluluk gibi hisleri uyandırıyor. Bazen sinirleniyorum ve sonrasında pişman oluyorum.
Şu güzelim Cath Kidston desenli tepside akşam imal edildi. İlk peçete transferi yapışım. Ordan burdan herşeye merakım var. Ama benim için önemli olan kullanılabilir, güzel ve çarpıcı bişeyler yaratmak.
Son projelerimden bahsetmiştim son yazımda. Önceliği cekete verdim ve bi hevesle başladım. bu benim ilk ceket denemem.
Renk olarak bayıldığım mint yeşilini seçtim. Kumaş krep. Dikiş konusunda teknik bilgim hiç yok. Tamamen alaylıyım:) Dikerek öğreniyorum bu işi ve kumaşları. Kolu takarken biraz zorlandım, oturtmam zor oldu. Diğer konularda ise hiç fena değildim. Şimdi astarını ve boyunu ayarlamak kaldı.
İkinci işim ise çarpı işi. Bilmem bu ne olacak. Hiç bi fikrim yok. Şu anda sadece işliyorum o kadar.
Bunlardan birsürü bişeyler yapasım var ama vaktim çok sınırlı. Evde olsam da sadece hobilerimlen ilgilensem olmaz mı?
Evde olmayı ya da yarım gün çalışmayı çok isterdim. Aslında çabuk sıkılan bi insanım ev hanımlığı bana göre değil ama benim derdim Beren:( Onunla topu topu beraber 3 saat ya geçiriyorum ya geçirmiyorum. Bi yerde okumuştum (ama nerde olduğunu unuttuğum için affola); "annelik gönüllü vicdan azabı çekmektir" diyordu. Aynen de onu yaşıyorum şu an. Yanında değilim yemeğini yedi mi, uyudu mu kalktı mı, bi yeri acıdı mı, sevgi görmek istedi mi, sokulup annesinin kokusunu duymak istedi mi...... diyerek bu liste uzayıp gidiyor. İçim hiç rahat değil. Çok iyi bakıldığını bilmek isterdim. Ya da beraber vakit geçirip eksiklerini tamamlamak, oynamak, koklamak, boğuşmak, hikaye okumak ve şarkı söylemek.
Ben istemezdim kızımı özlediğim için içten içe ağlamak:(
Salı günü uzun zamandır yapmadığım güveçte kuru fasulye yaptım. Güvecimi geçen yaz Kütahyadan tatil dönüşü geçerken almıştım. Pazarlıkla 8 tl ye:) Daha yeni nasip oldu kullanması. Performansını çok beğendim yalnız. Yemeğin hakkını verdi. Hiç toprak kokmadı. Daha önce aldığım güveç feci halde toprak kokuyordu. Hatta yemeği bile yenmeyecek şekilde kokutmuştu. Neyse ki bu sorun çıkarmadı.
Bu arada tamamiyle organik bir yemek oldu. Kışın asla domates, biber, salatalık, kabak, patlıcan almam. Onun için kışlık hazırlıklarımı yaparım. Domates sosu, kuru biberler benim mahsulüm; kuru domates halamın mahsulü, kuru fasulye ise köy fasulyesi.
Sonuç olarak lezzetli ve bir o kadar da acılı bir yemek oldu.
Acaba bu kutunun içinde ne var?
Bunlar yeni cicilerim. Hepsini ayılarak bayılarak aldım. Gün gün zaman buldukça bunlardan çok güzel işler çıkacak bakalım.
Bişeyler üretme olayına bayılıyorum. İş bitince ürettiğim üründen ne kadar haz aldığımı kelimelerle tarif edemem.
Boncuklar kolye mi desem bileklik mi desem öle şeyler olacak. İplerden bileklik yapmayı düşünüyorum.Taşlar ve güllerden de küpe. Kutuda bana motivasyon hediyesi, kendimden :))
Aslında o kadar çok yoğun yaşıyorum ki. İşten 7 de gel, yemek, ev ve beren zaten vaktimi fazlasıyla alıyor. Ben ne zaman dikiş dikeceğim, ne zamn kahvemi alıp ohh şöyle uzanıp kitabımı okuyabileceğim. Hepsini bi yerlere sığdırmaya çalışıyorum bakalım. Bu sıkışıklıkta kendime de şu hırkayı örmeye başladım. Tamamen spontane gelişti:) bu senenin kısa, fakir kollu bi modelini yapmayı düşünüyorum. Modeli de yıldız modeli.
Bu yıl ne kadar çok renk var piyasada. Sakslar sarıyla, mercanlar yeşille meşille neyi neyle kombine ettiğin belli değil. Herkesin bir rengi olur ya her yıl benimde bu yıl rengim mercan ve mint yeşili. İkisine de bayılıyorum bu yıl.